PISA'da nasıl sorular soruluyor?







Öğrencilerin uluslararası ölçekte fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen ön önemli sınavlardan PISA 2015'te Türkiye'nin karnesi kötü. Uzmanlara göre öğrencilerin başarısızlığının altında yatan nedenlerden biri, bilgiyi öğrenen çocukların bunu nasıl kullanacağını bilmiyor olması. Oysa PISA sınavlarındaki sorular analiz yeteneğini ölçüyor. Al Jazeera Türk, öğrencilerin zorlandığı o soru mantığına yakından baktı.





70 ülkenin katıldığı PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) bilgiyi değil bilgiyi kullanmayı, beceriyi, analiz yeteneğini ölçen bir sınav. Türkiye’deki öğrencilerin PISA sınavlarında fen, matematik ve okumada başarılarının düşük olmasının pek çok nedeni var. Uzmanlara göre bu sebeplerden biri de ezberci eğitim sistemi. Çocuklar bilgiyi öğreniyor ama bilgiyi nasıl kullanacağını bilmiyor.











Yoruma dayalı sorular var





Al Jazeera Türk, PISA sınavlarında çıkan soru tiplerini inceledi. MEB, pisa.meb.gov.tr adresinde hem örnek soruları hem de önceki yıllarda çıkmış soruların bazılarını yayınlıyor. Soruların pek çoğunun özelliği yoruma ve akıl yürütmeye dayalı olması. Öğrencilerden paragraf ya da şekillerle verilen bilgileri yorumlamaları bekleniyor. Üstelik soruların tek bir doğru yanıtı da yok. Öğrenciler kimi zaman yanlış cevabı verse de tutarlı açıklamalar yazdıklarında yine puan alabiliyor.





Nedenini sorguluyor





İşte PISA’nın mantığını gösteren birkaç soru örneği: Okuma alanındaki örnek sorulardan birinde bir kütüphanenin yerleşim planı veriliyor. Burada kitap türlerinin nerelerde olduğu görülüyor. Bu şekille bağlantılı üç soru soruluyor. İlk soru basit.





"Okul ödevi için İngilizce bir roman okumanız gerekmektedir. Aradığınız kitabı bulabileceğiniz en uygun bölümü yerleşim planı üzerinde daire içine alınız." Burada pek çok öğrenci şekil üzerindeki yabancı diller bölümünü işaretleyebilir. İkinci soruda yeni kitapların kütüphanede nerede olduğu çoktan seçmeli olarak soruluyor. Bu soru da basit. Üçüncü soru ise akıl yürütmeye dayalı. Öğrencilere ‘yeni kitaplar’ın kütüphanede niye o bölüme yerleştirilmiş olabileceği soruluyor.














Cevap yanlış da olsa akıl yürütme önemli





Tam puan verilecek öğrencilerden beklenen tek bir yanıt yok. Giriş bölümüne yakın olduğu ve girer girmez görülebileceği için yeni kitapların o kısımda olduğu yanıtı da kabul ediliyor. Yeni kitapların yerini girişe yakınlığı dışında başka sebeplerle açıklayan öğrenciler de tam puan alabiliyor. Çünkü burada öğrencinin tutarlı ve akılcı bir sebep yazıp yazmadığına bakılıyor. Hatta 2. soruda yeni kitapların yerini yanlış bilenler, akıl yürütme gereken üçüncü soruda mantıklı bir açıklama yapıyorsa, onlar da puan alabiliyor. Cevabı yanlış da olsa, o cevapla ilgili tutarlı bir açıklama yapmak önemli.














Apartman dairesi çizimi üzerinden 2012 PISA’da sorulan matematik sorusunda da öğrencilere, bilinen hesaplama yönteminin dışında pratik bir yöntem soruluyor. Bunun da dokuz olası çözümü var ve hepsi doğru kabul ediliyor. Aşağıdaki fen sorusunda da aynı mantık geçerli.











Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti Yeliz Düşkün’e göre, bu tarz sorularda Türkiye’deki öğrencilerin başarılı olamaması onların bilgiyi gerçek yaşama uygulamayadıklarını gösteriyor.





"Müfredattan çok öğretme yöntemi önemli"





Düşkün, "PISA bilgiyi değil, bilginin yaşam koşullarına nasıl uyarladığını, nasıl akıl yürütüldüğünü ölçüyor" diyor:





"Çocukların alışkanlığı, doğruyu kısa bir şekilde bulup yazmaksa zorlanabiliyorlar. Açık uçlu sorularla bizim ulusal sınavlarda sorulan sorular arasında büyük fark var. Okuma becerilerinde bir soruda öğrenciye ürünün ambalajını okuduğunda ne anladığını, bu bilgiye dayanarak nasıl karar verdiğini soruyor mesela. Bunun yanında çok basit ve alışılmış sorular da var. PISA’da pek çok soru türü birbiriyle ilgili. Okuma ile ilgili soruda da grafik görüyorsunuz. Fende çok uzun paragraflar da olabiliyor. Okuduğunu anlama çok kilit. Okuduğunu anlamayan bir çocuk, fende de yeterince başarılı olamıyor. Bizdeki sınavlarda öğrenci sınavdan önce çalışıp, istenileni yazıp ertesi gün unutuyor. Çocuk öğrense bile gerçek hayatta sorunla karşılaştığında makul, akılcı çıkarımlarda bulunamıyor. Sınavlarda, ödevlerde değişikliğe gitmek gerekli. Bizde ödev çok ama içeriği önemli. Müfredattan ziyade öğretmen faktörü önemli. Öğretim yöntemi önemli. Var olan müfredatla da öğretmenlerin akıl yürütmeye dayalı yaratabilecekleri etki var. Ancak öğretmenin de desteklenmeye ihtiyacı var. Aynı ezberci sistemden geçerek geliyor öğretmen de. Yorum odaklı değil bilgiyi sunma odaklı eğitim alıyor. Kendi de KPSS’de böyle sınanıyor. Bunu kırmak zor. "





Türkiye 2003'ün de gerisinde





PISA 2015'te Türkiye 12 yıl önce aldığı puanların da altına düşmüştü. Sıralamada Türkiye, 70 ülke içinde fende 52'inci, matematikte 49'uncu, okumada 50’inci olmuştu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) 15 yaş grubundaki öğrencilere uyguladığı sınavda çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu, kapalı uçlu gibi değişik soru türleri uygulanıyor. PISA Projesi’ne katılacak olan okul ve öğrencilerin seçim işlemi, OECD tarafından tesadüfi yöntemle Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla belirleniyor. Diğer ülkelerde olduğu gibi, 15 yaş grubu öğrencilerin bulunduğu tüm okul türlerinden (Ortaokul, Anadolu lisesi, Fen lisesi, Meslek lisesi ) öğrenciler PISA’ya katılıyor. PISA 2015'e Türkiye'den yaklaşık 5 bin 900 öğrenci katıldı. 70 ülkeden katılan toplam öğrenci sayısı ise 540 bin.