TBMM üstün yetenekliler araştırma komisyonu raporu



TBMM Genel Kurulu'nda, Üstün Yetenekli Çocukları Araştırma Komisyonu Raporu'nun görüşmeleri yapıldı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ”Keşke yeteneği olan her bir çocuk için ayrı eğitim programı tasarlayabilsek ”diye konuştu.

Genel Kurul'da, çalışmalarını tamamlayan Üstün Yetenekli Çocukların Keşfi, Eğitimleriyle İlgili Sorunların Tespiti ve Ülkemizin Gelişimine Katkı Sağlayacak Etkin İstihdamlarının Sağlanması Amacıyla kurulan Araştırma Komisyonu'nun raporu görüşmeleri yapıldı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Meclis’te yaptığı konuşmada,” Keşke böyle yeteneği olan her bir çocuk için ayrı eğitim programı tasarlayabilsek. Çünkü hem özel yetenekli olduğunu varsayıyoruz hem de bunları biraraya toplayıp, standart bir eğitimin onlara uygulanabileceğini düşünüyoruz. Bu paradoksal bir şey” dedi.

Genel Kurul’da ilk sözü MHP Adana Milletvekili Ali Halaman aldı. Halaman, Komisyon'un yurtiçinde konuyla ilgili her kesimin görüşünü aldığını, ayrıca yurtdışında da bazı ülkelerin modellerini araştırdığını ve ortaya çok önemli bir rapor koyduğunu belirterek, "Üstün yeteneklilerin ortada kaldığı bir ortam yaşıyoruz. Hükümet'in, milli eğitimde ne kadar dibe vurduğunu görmeme rağmen bundan sonraki politikalarını oluştururken bu raporu esas almalı" dedi.

AK Parti Ankara Milletvekili Tülay Selamoğlu, Komisyon olarak yurtdışında Güney Kore, Almanya ve Yeni Zelanda'ya gittiklerini anlatarak Almanya'da eyaletler arasında üstün yetenekliler için farklı uygulamalar yapıldığını söyledi.

Selamoğlu, sistemin 4+ 4+ 4 üzerinden işlediğini, Türkiye'deki en büyük sorun tanılama ile başladığını anlatarak şöyle dedi:

"Üstün zekalı, yetenekli çocuklarımız var ama bunu nasıl keşfedeceğimiz önemli. Türkiye'ye has mantık ve test sistemi yok, çeviriler uygulanıyor. Başka ülkelerin metotlarında yanlışlıklar da yapılabiliyor. Genel tavsiye, 3 yaşından başlayarak 4’üncü sınıfın sonuna kadar yapılması. Bu çocuklar bizim için çok önemli. Sadece ailesinin değil, dünyanın ve insanlığın geleceği. Erken evlendirilen, dağda eline silah verilen çocukların i inde de üstün yeteneklilerin olduğuna inanıyorum."

CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, raporun geç görüşülmesinin kayıp olduğunu anlatarak üstün yeteneklilerin tanılamasından başlayarak eğitim ve istihdamıyla ilgili düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi. Tanılamanın
ancak elverişli okul ortamında yapılabileceğini aktaran Serter, şöyle dedi:
"Gerçekçi olalım, bu okul sisteminde nasıl tanılama yapılacak? Çocuklarımızın yeteneklerini göstereceği derslerimiz ya yok ya çok yetersiz. Engelli öğrencilere katkı verdiğimiz kadar üstün yetenekli çocuklarımıza niye katkı vermiyoruz? Türkiye'nin geleceği için üstün yetenekli çocuklar kazanılmalı."

330 bin üstün zekalı çocuk farkedilmedi

MHP Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, zekanın kader olmadığını söyleyerek istenirse bilimsel yollarla çocukların zeka seviyesinin yükseltilebileceğini, parası olanların özel okullarda bunu yapabildiğini dile getirdi. Devletin hantal yapısını içinde 330 bin üstün zekalı çocuğun farkedilemediğini savunan Bulut, dünyanın bütün ülkelerin dahilerine önem verdiğini söyledi.

Milli eğitimde üstün zekalı ve yeteneklilerle ilgilenen birim olmadığını, özürlü çocuklarla birlikte değerlendirildiğini savunan Bulut, şöyle konuştu:

"Özürlülere ayrılan çocukların dörtte biri bu çocuklara ayrılıyor. Öncelikle bunların tespiti gerekli. 2007 yılına kadar, bu çocuklara yönelik okullara sınavla öğretmen alınırdı. Sonra sınav kaldırıldı, okullarda verim düşmeye başladı. Seçkin okullarımız olmalı. Devletin denetim ve gözetiminde bu yeteneklerimizin heba edilmemesi gerekir."

HDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan, görüşmeler sırasında grubu adına yaptığı konuşmada, iktidarın araştırma komisyonlarının kurulması ve raporlarının değerlendirmesi konusunda gerekli duyarlılığı göstermediğini savundu. Ayhan, "Üstün yetenekli çocuklara gelmeden önce bu ülkenin yakıcı bir gerçeği de çocuk yoksulluğudur. 46 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor. Üstün yeteneğin ortaya çıkmasını, ülkeye katkı sağlamasını istiyorsak önce bu sorunla mücadele etmeliyiz "dedi.

CHP Grubu adına söz alan Ankara Milletvekili Emrehan Halıcı da kendisinin de üyesi olduğu komisyonun uyumlu bir çalışma yaptığını söyledi. Halıcı, çalışmanın sonucunda, Türkiye'de üstün yetenekli çocuklar konusuna önem verildiğini, ancak ne yapılması gerektiğinin bilinmediği sonucuna vardığını anlattı. Halıcı, bu konuda iktidar başta olmak üzere tüm siyasilerin komisyon raporunda yer alan düzenlemelerin hayata geçirilmesi için gayret göstermelerini istedi.

Çocuklar kapasitelerine göre eğitim almalı

AK Parti Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ise üstün yetenekli çocukların kapasitelerini kullanabilmeleri için uygun eğitim almalarının önemine değindi.

Komisyon Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara da komisyon adına yaptığı konuşmada, üstün zekalı çocukların eğitiminin toplumun gelişimine olan katkısına vurgu yaptı.

İncekara, "Üstün zekalı çocuklardan serpiştiriversek kurumlara, siyasete emin olun çok sonuç değişecek dedi. Üstün yetenekli çocukların şanslı oldukları kadar dertli olduğunu belirten İncekara, yaşıtlarından erken öğrenen ve ileri düzeyde olan bu çocukların pek çok sorun yaşadığını söyledi.

Komisyonun çalışmaları ve raporun hazırlanma süreci hakkında bilgi de veren İncekara,şöyle konuştu:

"Kendi grubumu da kınıyorum, muhalefetin bu konuya baskı yapmamasını da kınıyorum. Bu kadar güzel bir çalışma 17 aydır rafta bekliyor. Tabii ki o kadar konu varken bu komisyonlar görüşülür mü? Eğer bu komisyonları görüşmezsek, bu çocukların derdine deva olmazsak orta zekalılarla siyasette, bürokraside daha uzun yıllar sıkıntı çekeriz."

Öğretmenlerin de çoğu zaman bu çocuklar için yetersiz kalabildiğine işaret eden İncekara, eğitim camiasında bu çocuklar için çalışacak gönüllü gruplara ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.

Meclis’te Rapor üzerinde konuşan Avcı, bakanlık olarak öneriler bünyesinde 2013-2017 yıllarını kapsayacak şekilde "Özel Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı"nı hazırladıklarını ve uygulama belgesi haline getirdiklerini anlattı. İşbirliği yapılacak kuruluşların detaylı olarak belirlendiğini dile getiren Avcı, en başta eğitim modelleri hazırlandığını, erken tanımlanması için tanı testleri hazırlandığını ve test uygulayıcılarının yetiştirilmeye başlandığını, Bilim ve Sanat Merkezlerinde (BİLSEM) proje bazlı destekler uygulandığını söyledi.

Özel yetenekliler için veri tabanı oluşturuldu

Özel yetenekli bireyler veri tabanı oluşturma sürecinin devam ettiğini anlatan Avcı, konuyla ilgili en fazla ailelerin bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğunu söyledi. Avcı, bu amaçla "aile kılavuzu", "eğitim zenginleştirme el kitabı" hazırlandığını, ayrıca çeşitli projeler kapsamında eğitim uygulamalarının devam ettiğini aktardı. Bakan Avcı, 1995 yılından bu yana özel yetenekli bireylerin eğitiminde yer alan BİLSEM'lerin ortaokul ve lise düzeyinde 81 ile yaygınlaştırıldığını, halen 64 ilde 72'sinin faaliyet gösterdiğini, öğretmen adaylarına konulara yönelik farkındalık kazandırıldığını vurguladı.

Avcı, anadili Türkçe olmayan çocukların yaşadığı travmaların MEB tarafından çok önemsendiğini anlatarak şöyle dedi:

"Konuyla ilgili uluslararası sözleşmelere konulan çekincelerin kaldırılması gerektiği konusunda hemfikiriz. Bu konuda atılmış olumlu adım; biz bu tanı testlerini dil bağımlı olmaktan kurtardık. Anadili ne olursa olsun bu testler çocuklarımızın özel yeteneklerini

ölçmeye, önceden tanımlamaya elverişli hale getiriliyor.”

BİLSEM'lere seçilen öğretmenlerle ilgili eleştirilerin doğru olmadığını, 2008 yılından beri bu öğretmenlerin üç seçme aşamasından geçirilerek seçildiğini anlatan Avcı, öğretmenlerle ilgili sıkıntı olmadığını söyledi. Avcı, şöyle devam etti:

BİLSEM'ler tek alternatif olmaktan çıkarıldı

"Ama öğrenci seçiminde, yerelde, o ilin önde gelen yöneticilerinin veya etkili kişilerin çocuklarının bu kriterlere bağımlı olmaksızın buralara kaydedildiklerine dair bizim de tespitlerimiz var. Bunu önlemek için de tanı testlerinin sonuçlarına bağlı olarak öğrencileri yönlendirecek tedbirleri alıyoruz. Ayrıca, tek alternatiflerin BİLSEM'ler olmaktan çıkarıldı, yetenek atölyeleri ve destek eğitim odalarıyla bunu yaygınlaştırmaya çalışıyoruz."

Bu yıl kabul edilen yasada yanlış anlamaya müsait "proje okullar" ile hüküm olduğunu anlatan Avcı, seçilmiş bazı okulların yönetimi, finansmanı ve öğretmen seçimi konusunda Milli Eğitim Bakanı'na diğer okullarda olmayan bazı yetkiler verdiğini söyledi. Meclis'te de subjektif ölçülerle kullanılabileceği ve kadrolaşma amacına yönelik olduğu eleştirisi yapıldığını hatırlattı. Bunun amacının bazı okulları proje okullar kapsamına alarak hem bazı pilot uygulamaları gerçekleştirmek hem de mevzuatla yapılamayan bir takım işleri yapmak olduğunu anlatan Avcı, Ankara Fen Lisesi'ni bugünkü görünümden kurtarmak için mezunlar derneğiyle birlikte bir girişim başlattıklarını söyledi.

Aileler, çocuklarına yaratık muamelesi yapmaya başlıyor

Nabi Avcı, terminolojiye dikkati çekerek, "Üstün zekalı" tabirinin pedagojik olarak kendilerine doğru gelmediğini, "özel yetenekli" demek gerektiğini söyledi. "Üstün zekalı" veya "üstün yetenekli" tabirinin en başta hiyerarşi ima ettiğini belirten Avcı, şöyle konuştu:

"Bu,çocukların ve ailelerin aleyhine işliyor. En başta aileler, çocuklarına sıra dışı yaratık muamelesi yapmaya başlıyor. Çocukların çocukluklarını yaşamalarını engelleyen tutum içine giriyorlar. 'Sen üstün zekalısın, bunu nasıl yaparsın, sana yakışır mı?' diyorlar. Çocuğun her yaptığı kabahat haline geliyor. Bunu okullarda ve velilerden gelen şikayetlerden de sık yaşıyoruz, Geçen yıl İstanbul'da bu çocuklara yönelik projenin yürütüldüğü okul, proje süre bittiği için normal eğitime geçti. 19 çocuk ve velileri, medyayla da ilişki kurarak gösteriler yaptı. O gösteride iki pankart taşındı. Biri 'Einstein'ler burada, Milli Eğitim Bakanlığı nerede?' Ailelerin ve 10-12 yaşındaki çocukları kendilerini Einstein olarak görmeye başlamaları, başlı başına sorun. Diğer pankart, 'dehalara kıymayın'. Deha ayrı bir şey. Dehanın eğitimi yok zaten. Çok özel. Keşke böyle yeteneği olan her bir çocuk için ayrı eğitim programı tasarlayabilsek. Çünkü hem özel yetenekli olduğunu varsayıyoruz hem de bunları biraraya toplayıp, standart bir eğitimin onlara uygulanabileceğini düşünüyoruz. Bu paradoksal bir şey. Gerçekten özel yetenekler var. Suna Kan ile ilgili yasa, adeta adrese teslim. Her özel çocuk için mümkün olabilse de ayrı bir eğitim programı tasarlanabilse. Bunu yapamıyoruz, o zaman bunları biraraya toplayıp ayrı bir fabrika modeli geliştirelim demek yanlış. Bu nimet bazen çok büyük külfete dönüşüyor. Stratejik plan içinde bu çocuklarımızı olabildiğince standardize etmeden, onları seri üretim nesnesi muamelesi görmeden bir takım kurumlarda, kendi özel yeteneklerine uygun eğitim almaları için çabalarımızı sürdürüyoruz.

Özel yetenek veya üstün zekalı denirken kastedilen, büyük ölçüde bir takım zihinsel becerilerdir. Matematiksel zeka ve yeti öne çıkıyor. Ama biz biliyoruz ki artık her çocuğun kendine özgü becerisi var. Bunun illa matematiksel zekada tezahür etmesi gerekmiyor. Kimisi sporda, kimisi sanatta, kimisi dilde çok başarılı oluyor. Önemli olan her çocuğun daha özel yeteneği olduğunu tanılamak ve sonra onu kendisine benzeyen çocuklarla birlikte o yeteneğini olabildiğince geliştirebileceği eğitim ortamında eğitmek. Amacımız bu. 4+4+4 sistemi içinde seçmeli derslerde yetersiz kalıyoruz. Her seçmeli ders için bazen bir sınıf oluşturamıyoruz. en az 10 koşulunu onun için getirdik. Keşke imkanımız elverse de 10 öğrenci kısıtlamasını da kaldırsak ve her seçmeli ders için bihakkın verebilecek öğretmenleri istihdam edebilecek durumda olsak. Henüz o durumda değiliz ama oraya doğru gidiyoruz. En azından doğrultumuz bence doğru. Bu arada henüz ideal koşullar oluşturabilmiş değiliz. Uygulama planı doğru, paydaşlar doğru belirlenmiş, bakanlık olarak koordinasyon görevini yapıyoruz."

Avcı, Komisyon raporunun kendileri için yol gösterici olduğunu, neyi ne kadar yaptıklarını ve neyi öncelikli olarak yapmaları gerektiğini gösteren bir çalışmanın ellerinde olduğunu belirtti. Avcı, "Biz bu çalışma doğrultusunda yaptıklarımızı gözden geçiriyoruz. Bundan sonra hızlanarak çalışmalarımız sürecek" dedi.

Rapor üzerinde konuşmaların bitmesinin ardından MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'ın, raporun görüşmelerine devam edilmesi için verdiği önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamadı. İki kez ara veren Başkanvekili Güldal Mumcu, karar yeter sayısının bulunmaması üzerine birleşimi kapattı.

TBMM üstün zekalılar araştırma komisyonu raporu tıkla indir

Konular