Üstün'lerle ilgili klişeler yanlış



Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklarla çalışan yabancı uzmanlar, bu alanda Türkiye’nin daha çok adım atması gerektiğini anlatarak, veli ve öğretmenlere büyük görev düştüğünü söylüyor. Bu çocukların daha az suç işlediklerini belirten uzmanlar, “Onlarla ilgili çok klişe var. Onların sevilmediği, depresif ve çılgın oldukları yanlış” diyor.

Türkiye Üstün Zekâlı ve Dâhi Çocuklar Eğitim Vakfı’nın geçen haftalarda düzenlediği ‘Uluslararası Özel Yetenekliler Kongresi’ne yurtdışından önemli isimler de katıldı. Bunlar arasında Erlangen Nuremberg Üniversitesi Eğitim Psikolojisi ve Araştırmaları Mükemmeliyet Merkezi Başkanı Prof. Dr. Albert Ziegler ile Uluslararası Yetenek Geliştirme ve Mükemmeliyet Araştırma Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Heidrun Stoeger de vardı. Üstün yetenekli çocukların suça daha az katıldığını anlatan uzmanlar, onların depresif ve çılgın oldukları görüşünün de yanlış olduğunu söyledi. Prof. Dr. Heidrun Stoeger, “Uzun süre üstün yetenekli çocukların keşfi için IQ testleri kullanıldı. Ama bugünlerde daha geniş bir yaklaşım var. Çok değişik bireysel farklılıklar söz konusu. Örneğin motivasyon, öğrenme stratejileri ve davranışları, çevresel faktörler gibi” diyor. Bir çocuğun çok iyi karaktere sahip olmasına rağmen çevresi iyi değilse gelişemeyeceğini anlatan Prof. Dr. Stoeger, şu bilgileri paylaşıyor:

“Üstün yetenekli çocuklar akranlarına göre daha farklı, onların yapamadıklarını yapabiliyorlar. Dil gelişimleri daha ileride, hızlı ve kolay öğreniyorlar. Almanya’da bu çocukları daha çok veli ve öğretmenler keşfediyor. Veliler, bu konudaki kurumlara gidiyor ve danışmanlardan bilgi alıyor. Eğitim kurumlarında anne-babalara hatta anaokulu öğretmenlerine çocuklarla ilgili anketler yapılıyor. Keşfedildikten sonra öğrenme süreçleri bir an önce başlatılmalı. Çünkü yetenekli olduğu alanları geliştirmek gerekiyor.”

ONLARLA DAHA ÇOK KONUŞUN

Prof. Dr. Albert Ziegler ise bu alanda doğru bilinen yanlışlara vurgu yaparak, şunları söylüyor: “Araştırmalar gösteriyor ki üstün zekâlı, yetenekli çocuklar daha az suç işliyor. Çünkü suça yönelmek yerine hayatta başarılı olabileceklerinin farkındalar. Onlarla ilgili çok fazla klişe var. Araştırmalar bunların çoğunun yanlış olduğunu gösteriyor. Örneğin onların sevilmediği, daha çok depresif ve çılgın oldukları fikri yanlış. Seviliyor ve doğum günü partilerine daha çok davet ediliyorlar.

Üniversite olarak Yunanistan ve Birleşik Arap Emirlikleri için bu çocukların belirlenmesi konusunda çalışmalar yapıyoruz. Onlar adına test geliştiriyoruz, ülkeler kendileri uyguluyor. Ayrıca öğrenci motivasyonu, öğrenme davranışı konusunda öğretmenlerle de konuşuluyor. Öğretmenler ve veliler bu çocuklar için birçok şey yapabilir. Bir çocuk ilk üç yılda 40 milyon kelime konuşur, düşük gelirli bir ailede 10 milyon kelime söyler. Yani onlarla daha çok konuşulmalı. Yetişkinler, ‘Nasıl iyi bir model olmalıyım?’, ‘Onu ne şekilde motive etmeliyim?’ diye düşünmeli. Türkiye’de bu alanda çalışan meslektaşlarımız var. Türkiye birçok şeyi değiştiriyor ve umudumuz var. Çok çalışmak zorundasınız ve Türkiye buna başladı.”

Konular